Stres, ruhsal gerilimlerin yol açtığı sorunlarla başa çıkamama durumu olarak tanımlanabilir. Aslında, belirli bir düzeye kadar stres kötü bir şey olarak nitelendirilmez. Çünkü stres, insanı motive eden ve tehlikelere karşı önlem almayı sağlayan bir etkendir. Ancak aşırı ve sürekli olduğunda, kişinin psikolojik ve biyolojik olarak yıpranmasına neden olabilir. Günlük yaşamımızın büyük çoğunluğunu iş hayatımız oluşturmaktadır. İş stresi, işe devamsızlığın ve işten ayrılma isteğinin en önemli nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, çalışanlardan birinde görülen iş stresinin diğer çalışanları da etkileyerek iş kazalarına yol açabileceği bilinmektedir. Yönetici, polis, asker, hemşire gibi bazı meslekler, stres düzeyi yüksek mesleklerdir.

Ancak stres, bireyden bireye farklılık gösterebilmektedir. Aynı mesleğe sahip bireyler farklı stres düzeylerine sahip olabilirler.

İş stresinin sonuçları bireysel, örgütsel ve davranışsal boyutlarda karşımıza çıkmaktadır. Bireysel sonuçlar arasında fizyolojik sorunlar bulunmaktadır. Kalp atışlarının artması, çarpıntı, ateş basması, baş dönmesi, boğaz kuruluğu, baş ağrısı, mide ve kaslarda gerginlik, şeker hastalığı, hipertansiyon ve daha birçok hastalığa neden olabilir. Zihinsel ve duygusal sorunlara da yol açabilir. Uykusuzluk, sinirlilik, hafıza sorunları bu sorunlar içinde yer almaktadır. Ayrıca, uykusuzluk, uyuma isteği, yemede artış, konuşma güçlükleri, içe kapanma, madde bağımlılığı ve sakarlık gibi davranışsal sorunlara neden olabilir.

Örgütsel boyuttaki sorunlara göz atacak olursak; örgütte kalite, üretim ve verimlilik sorunları, çalışanlarda tatminsizlik, moral kaybı, yöneten ve yönetilenler arasında uyumsuzluğa neden olmaktadır. Ayrıca, verim kaybı, işe devamsızlık, artan sigorta ve hastane masrafları ve erken emeklilik ödemeleriyle örgütlere ekonomik açıdan büyük zararlar vermektedir.